Atatürk ile İsmet İnönü’nün beraber yaşadıkları dönemde henüz doğmamıştım. Bu dönemdeki bilgilerimin kaynağı okuduklarım ve dinlediklerimdir.
Süleyman Demirel ile İsmet Sezgin’in siyasi hayatlarının birleştiği dönemi yaşadım. Birbirleri arasındaki siyasi ilişkileri okumaya ve dinlemeğe çok fazla ihtiyaç duymadım. Aralarındaki çokgen prizmaya benzeyen siyasi ilişkilerden bana yansıyan bilgi dalgası ve yaşadıklarım bu yazımın ilham kaynağı oldu.
Voltaire ‘Hayat arkadaşlıktan daha büyük bir armağan veremez’ der, Abdülhak Hamit ise ‘… Siyaset yapanların hissiyatla alakaları kalmaz’ der.
Bu iki görüşü yorumlarsak siyaset yapanlar kendi aralarında gerçek anlamda arkadaş olamazlar sonucuna varırız. Diğer bir ifadeyle sıkça dile getirilen ‘siyaset arkadaşlığı’ boş bir laftır…
Öyle mi acaba!...
Bazı yaşanmış hikayeler beni farklı bir anlayışa sürüklüyor.
Siyaset arkadaşlığı da arkadaşlık kadar hissiyat içeremez mi?... Hatta daha anlamlı, onursal ve duygusal bir olguya ulaşamaz mı? Arkadaşlık sınırları iki kişi arasında kalırken siyaset arkadaşlığının ayrıca topluma yansıyan etkileri olamaz mı ?
Siyaset yapanlar çok iyi bilirler ki her liderin başkalarına göre çok daha yakın olduğu, kişisel ve toplumsal birçok meseleyi fikren ve fiilen sadece onunla paylaştığı, en zor zamanlarda ondan güç aldığı ve fedakarlık istediği bir siyaset arkadaşı vardır.
70’li yıllarda çarıklı erkânıharp bir siyasetçi bana şöyle demişti : ‘ … bak oğlum, Atatürk’ün bir İsmet’i vardı Demirel’inde bir İsmet’i var. Bunlar zaman zaman ayrı gibi görünseler bile aslında içlerinde siyaset arkadaşlığı ateşi yanar. İçlerindeki bu ateş ömür boyu sürer…’
İsmet Abiyi ben hep bu çarıklı erkânıharp’ın gözüyle gördüm…
Zor zamanlarda ve her koşulda İsmet Abi Demirel’in yanındaydı.
Adalet Partisi Gençlik Kollarının yönlendiricisi ve Türk gençliğinin güzel yüzü, fikir kılavuzuydu.
Gençlik Bakanlığının yolunu açtı.
İlk Gençlik Bakanı oldu.
Gençlik meselelerine parmak bastı.
Cesaretliydi, gözünü budaktan esirgemezdi.
Öğrenci olaylarının dorukta olduğu, Üniversitelerin işgal edildiği ve oralara gidilmekten korkulduğu zamanlarda iktidar partisinin Gençlikten sorumlu bir Genel Başkan Yardımcısı olarak İstanbul Üniversitesi Rektörünü ziyaret etmişti. Bazı kitaplarda haksız yere eleştiri konusu olan bu ziyarette benim ısrarıma rağmen koruma istememişti. ‘Üniversiteye korumasız gidemeyen insan iktidar partisi adına Gençlikten sorumlu olabilirmi…’ demişti. Bu söz üzerine Rektörü beraber ziyaret etmiştik.
İsmet Sezgin’in ‘Abi’ ünvanı ilk defa AP’li gençler arasında yayıldı daha sonra topluma yerleşti. AP Gençlik Kolu Başkanlığımda resmi toplantılar hariç hiçbir zaman kendisine Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilim demedim. Daima ‘İsmet Abi’ derdim. Arkadaşlarım da benim gibi ‘İsmet Abi’ derdi.
İşte biz millet olarak ismiyle mütenasip böyle bir insanı kaybettik.
Hepimizin başı sağ olsun…
İbrahim Çetinkaya
11.Aralık.2016
Not:
“Bir İsyancının İzleri DENİZ” adlı kitabında yazar “Turhan FEYİZOĞLU” İÜ Kimya Fakültesinde boykot yapmakta olan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına yapılan saldırıların AP tarafından organize edildiğini ima etmekte ve kanıt olarak AP Genel Başkan Yardımcısı İsmet Sezgin ile AP İstanbul Gençlik Kolu Başkanı İbrahim Çetinkaya’nın TMTF Başkanı Ekrem Özer’e ve İÜ Rektörü Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli’ye yaptıkları ziyareti göstermektedir. (Bir İsyancının İzleri DENİZ sayfa 163) Gençlik Kuruluşlarından sorumlu bir parlementer ile bir Partinin Gençlik Teşkilatı Başkanının, öğrencileri ve Üniversiteyi temsil eden makam sahiplerini ziyaretten böyle bir sonuç çıkarmak eğer bir paranoya değilse en azından ağır ve dayanaksız bir iddiadır. Tam aksine Gençlikle ilgili kuruluşların, Gençlik Örgütlerini ve Üniversiteleri ziyaret etmemeleri doğal değildir.